Adres: Darüşşafaka Büyükdere Caddesi No:40, 34457 Sarıyer/İstanbul
Telefon: (0532) 486 66 78
Adres: Altunizade, Yurtcan Sokağı No:1, 34662 Üsküdar/İstanbul
Telefon: (0532) 486 66 78
Rektum Kanseri
Rektum kanseri, en sık görülen kanserlerden biri olup tedavisi geçtiğimiz yirmi yıl içinde çok değişmiştir. Bu değişikler birçok hastada tedavi sonuçlarının geçmişe kıyasla bugün çok daha iyi olmasını sağlamıştır.
Kalın bağırsağın son 12-15 cm’lik bölümüne rektum adı verilir. Bu bölümün kanserlerinin tedavisi geçtiğimiz son 20 yıl içinde cerrahi ve diğer tedavi yöntemlerindeki gelişmelere bağlı olarak büyük ölçüde değişmiştir.
- Rektum Kanserinin Belirtileri Nelerdir?
- Rektum kanserinin en önemli belirtileri nelerdir? İnceleyin.
- Rektum Kanseri Nasıl Teşhis Edilir?
- Rektum kanseri tanısı nasıl konur? Bilgi edinin.
- Rektum Kanserinin Evreleri Nelerdir?
- Rektum kanserinin tüm evreleriyle ilgili detaylı bilgi edinin.
- Rektum Kanseri Ameliyatı Nasıl Yapılır?
- Rektum kanserinin ameliyatı ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi edinin.
Rektum Kanserinin Belirtileri Nelerdir?
Rektum kanserinin erken dönemde saptanması tedavinin başarısı açısından çok önemlidir. Ancak, erken dönemde hastalık genellikle şikayete yol açmadığı için çoğu hasta doktora başvurmamakta, bu nedenle hastaların önemli bir bölümünde tanı konduğunda hastalık maalesef belli bir evreyi geçmektedir.
Kanser erken dönemde çoğunlukla bir şikayete neden olmaz iken zaman geçtikçe belirtiler göstermeye başlar.
Rektum kanserinin en sık görülen belirtileri:
- Dışkı ile birlikte kan gelmesi,
- Halsizlik,
- Çabuk yorulma,
- Nefes darlığı,
- Dışkılama alışkanlığında değişiklik,
- Dışkı çapında azalma,
- Kabızlık-ishal periyotları, sabah ishalleri,
- Dışkılama sonrası rahatlayamama, tuvalete tekrar gitme ihtiyacı duyma,
- Dışkı ile birlikte sümüğümsü bir akıntı gelmesi,
- Karın ağrısı, karında şişlik,
- Bulantı, kusma
Rektum Kanseri Nasıl Teşhis Edilir?
Rektum kanserlerinin önemli bir kısmı sadece parmakla muayene ile dahi teşhis edilebilir.
Rektum kanserinden şüphelenilen hastalarda en uygun yöntem kolonoskopidir. Ucunda kamera olan bir boruyla kalın bağırsağa girilerek organın her yeri incelenir, şüpheli bir yer varsa biyopsi alınabilir. Tomografi, MR, ultrason, endoskopik ultrasonografi ve PET gibi tetkikler kanser tanısı konulan hastalarda tedavi öncesinde tümörün yayılım derecesini görmek amacıyla kullanılır.
Rektum Kanseri Evreleri Nelerdir?
Bugün hastalığın tedavisinde değeri en çok anlaşılan noktalardan biri tedavi öncesi (klinik) evrelemenin önemidir. Klinik evreleme için tanı konulan hastalarda MR, endoanal ultrason gibi tetkikler kullanılarak hastanın hangi evrede olduğu saptanır.
Rektum kanserinde hastalığın yayılım derecesine göre tedavi şekli değiştiği için öncelikle hastalığı evrelemek gerekir. Kanserin hangi evrede olduğunu belirlemek yani bağırsak duvarını ne düzeyde istila ettiğini, lenf bezlerine veya uzak organlara yayılıp yayılmadığını saptamak uygun tedavi şemasını belirlemek açısından çok önemlidir. Evreleme için ultrasonografi, endoskopik ultrasonografi, tomografi, MR ve PET gibi tetkikler kullanılır.
Rektum kanserinin evreleri nelerdir?
Rektum kanserinde hastalığın evresine ve kanserin rektumdaki yerine göre tedavi şekli değişir.
Evre 1:
Bazı çok erken evre tümörler 1. Evre olarak değerlendirilir, endoskopik olarak tedavi edilebilir.
Evre 2 ve Evre 3:
Endoskopik tedaviye uygun olmayan evre 1 hastalar gibi 2. evre ve 3. evre hastalıkta da ana tedavi yöntemi cerrahidir. Rektum kanseri evre 2 ve evre 3 ameliyat öncesi kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler farklı şekillerde kullanılabilir.
Evre 4:
Eğer kanser akciğer, karaciğer gibi uzak organlara da sıçramış ise (rektum kanserinde evre 4) bu hastaların ana tedavisi kemoterapi olur.
Rektum kanseri nedeniyle tedavi edilen birçok hasta uzun yıllar sorunsuz olarak yaşamaktadır. Tedavi sonuçlarını etkileyen birçok faktör vardır. Bu faktörlerin en önemlileri hastalığın evresi ve yapılan tedavilerin kalitesidir. Deneyimli merkezlerde kapalı yöntemlerin hastaya sağladığı avantajlar göz önünde tutularak ameliyat laparoskopik veya robotik yapılabilir.
Rektum Kanseri Ameliyatı Nasıl Yapılır?
Dünyadaki tecrübeli merkezlerde rektum kanseri ameliyatlarının büyük bir kısmı laparoskopik ameliyat ve robotik ameliyat yöntemiyle gerçekleştirilir.
Rektum kanseri cerrahisinin kalitesi hastalığın seyrini değiştirebilir.
Rektum kanserlerinin tedavisi geçtiğimiz yirmi yıl içinde çok değişmiştir. Bu değişikler birçok hastada tedavi sonuçlarının geçmişe kıyasla bugün çok daha iyi olmasını sağlamıştır. Belki bir gün kanser tamamen ortadan kalkacak veya bugünkünden farklı olarak tedavi için ameliyat gerekmeyecek ama günümüzde rektum kanserinin ana tedavi yöntemi cerrahidir.
Rektum kanseri ameliyatı neden yapılır?
Rektum kanseri ameliyatı, hastanın yaşam süresi ve yaşam kalitesini belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Cerrahi tedavinin amacı kanserin yayılma olasılığı olan tüm yapıların (lenf bezleri gibi) temiz cerrahi sınırlarla birlikte çıkarılmasıdır. Hastalığın tedavisi için bu işlemlerin cerrah tarafından mükemmel bir şekilde uygulanması şarttır. Kanserin çıkarılmasını takiben birçok hastada kalın bağırsağın geride kalan hastalıksız bölümleri birbirine birleştirilerek hastanın ameliyat sonrası doğal yolla dışkılaması sağlanır.
Rektum kanseri, kalın bağırsak kanseri ameliyatı kapalı yöntemle yapılabilir mi?
Rektum kanserlerinin tedavisindeki en önemli gelişmelerden biri de teknolojideki ilerlemeler sayesinde tüm bu ameliyatların laparoskopik cerrahi veya robotik cerrahi yöntemle yeterli onkolojik temizlik sağlanacak şekilde güvenli bir şekilde yapılabilmesidir.
Rektum kanserlerinin laparoskopik ameliyat veya robotik ameliyat ile tedavi edilebileceği son yıllardaki birçok çalışmada gösterilmiştir. Biz ekip olarak hastaya sağladığı avantajları nedeniyle mümkün olan her durumda kapalı ameliyatları tercih ediyoruz.
SORULAR – CEVAPLAR
Rektum kanserinin erken dönemde saptanması tedavinin başarısı açısından çok önemlidir. Ancak, erken dönemde hastalık genellikle şikayete yol açmadığı için çoğu hasta doktora başvurmamakta, bu nedenle hastaların önemli bir bölümünde tanı konduğunda hastalık maalesef belli bir evreyi geçmektedir. Yani, hastalık rektumda sınırlı kalmamakta, lenf bezlerine ya da karaciğer ve akciğer gibi uzak organlara sıçramaktadır. Oysa hastalık erken evrede saptandığında tamamen tedavi edilebilir. Üstelik birçok kanserden farklı olarak kalın bağırsakta kanser gelişimi tamamen önlenebilir. Çünkü kalın bağırsak kanserlerinin neredeyse tamamı poliplerden gelişir. Başlangıçta uzun bir süre selim bir yapı olarak büyüyen polipler zaman içinde kansere dönüşürler. Bunun için hiçbir yakınması olmayan sağlıklı bireylerin 50 yaşından başlayarak belli aralıklarla kolonoskopi ile takip edilmesi gerekir. Amerika’da bu yaş sınırı hastalığın görülme sıklığının daha erken yaşlarda artması nedeniyle 45’e düşürülmüştür.
Ameliyat sonrası iyileşme süreci oldukça değişkendir çünkü burada birçok faktör devreye girer.
Hastanın genel sağlık durumu ve yandaş hastalıkları, ameliyat öncesindeki beslenme durumu, ameliyat öncesinde alınan diğer tedaviler, kanserin evresi, yapılan ameliyatın tipi, ameliyatın hangi yöntemle yapıldığı (açık veya kapalı cerrahi), ameliyata bağlı herhangi bir sorunun ortaya çıkıp çıkmadığı gibi birçok faktör hastanın iyileşme sürecini belirgin ölçüde etkiler.
Ameliyata bağlı ciddi bir sorunla karşılaşılmayan hastalar genellikle 4-5 gün içinde taburcu olurlar.
Hastalar taburculuk sonrasında genellikle kendi ihtiyaçlarını (yemek, tuvalet, banyo gibi) karşılar halde olurlar. Kapalı ameliyatlardan sonra hastaların büyük bir kısmı 3 hafta içinde eski hayatlarına büyük ölçüde dönmüş olurlar.
Rektum kanseri tedavisi özellikli bir cerrahi gerektirir. Deneyimli ve donanımlı merkezlerde oldukça düşük bir risk ile uygulanabilir. Deneyimli bir cerrahi ekibin bulunması yeterli değildir aynı zamanda deneyimli anestezi ve yoğun bakım, girişimsel endoskopi ve girişimsel radyoloji ekiplerinin de olması gerekir. Böyle merkezlerde hem ameliyata bağlı sorun çıkma olasılığı azdır hem de ortaya çıkan sorunlarla başarılı bir şekilde mücadele edebilme şansı fazladır.
Rektum kanserinde tedavi şekli hastalığın evresine göre değişir. Bu nedenle her hastada evreleme yapılır. Evreyi saptamak için ultrasonografi, endoskopik ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, MR ve PET gibi tetkiklerden yararlanılabilinir. Tedavi şekli belirlenirken hastalığın evresi ve kanserin rektumdaki yeri kadar önemli olan diğer bir unsur da hastanın genel sağlık durumudur (yandaş hastalıkları, kondisyon, vs.).
Günümüzde geçmişe oranla çok azalmış olmakla birlikte halen bazı insanlarda kanserli hastanın ameliyat edilmesinin iyi bir şey olmadığı, kansere bıçak değmesinin hastalığı kötüleştireceği inancı vardır. Bu tamamıyla yanlış bir düşünce olup ülkemizde bazı hastaların tedavisinin gecikmesine neden olmaktadır.
Geçmişte kanser hastaları çoğunlukla ileri evrelerde tespit ediliyordu. Ayrıca radyolojik yöntemler çok yeterli olmadığı için çoğu hastada hastalığın ulaştığı evre ancak ameliyat sırasında saptanabiliyordu. Bu hastalarda ileri evrede etkili bir ameliyatın yapılamamasının yanı sıra yine bu hastalar için sınırlı ek tedavi seçeneğinin olması nedeniyle sonuçlar daha kötüydü. Bugün ise çoğu hastada ameliyat öncesinde hastalığın evresi doğru tespit edilebilmekte, hastaya özel daha uygun tedavi yöntemleri seçilebilmektedir.
Rektum kanseri tedavisi bir bütündür ve hastalığın evresine göre bazen farklı yöntemlerini birbirini tamamlar nitelikte kullanmak gerekebilir. Bazı erken evre hastalarda endoskopik tedaviler yeterli olurken, endoskopik tedaviye uygun olmayan evre 1 hastalarda ve evre 2-3 hastalıkta cerrahi uygulanır. Evre 2 ve 3 hastalıkta ameliyat öncesi kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler farklı şekillerde kullanılabilir. Evre 4 hastalıkta farklı tedavi yöntemlerini birbirini destekler şekilde kullanmak gerekir.
Bu sorular hekimler için kanserli bir hastada yanıtlanması en zor sorulardan biridir. Bunun nedeni sorunun yanıtının bilinememesi çünkü hastanın kanserden kurtulmasının hastalığın evresi, hastanın bağışıklık durumu, yapılan tedavilerin onkolojik kalitesi, tedaviye alınan yanıt gibi birçok faktöre bağlı olmasıdır.
Tedavi sonuçlarını belirleyen birçok faktör olduğu için bu soruya net bir cevap vermek mümkün değildir. Ama şöyle denebilir; yukarıda belirttiğimiz faktörlerin her üçü de iyi ise yani kanser erken evrede saptanmış, hastanın genetik yapısı iyi, yapılan tedavi iyi ise sonuç da iyidir. Hasta bu hastalıktan tamamen kurtulabilir. Her üçü de kötü ise sonuç kötüdür.
Bu soru hekimler için kanserli bir hastada yanıtlanması en zor sorulardan biridir. Bunun nedeni sorunun yanıtının bilinememesi çünkü hastanın kanserden kurtulmasının hastalığın evresi, hastanın bağışıklık durumu, yapılan tedavilerin onkolojik kalitesi, tedaviye alınan yanıt gibi birçok faktöre bağlı olmasıdır. Ancak şunu söyleyebiliriz; rektum kanseri sindirim sisteminin tedavi sonuçları açısından en iyi kanseridir.
Rektumun özellikle anüse yakın kanserlerinin çoğunda geçmişte tümörün çıkarılmasını takiben bağırsağın iki ucunun birbirine bağlanması mümkün olmadığı için bağırsak karın duvarına kalıcı olarak ağızlaştırılıyor ve maalesef birçok hasta yaşam boyu büyük abdestini karın yoluyla yapmak zorunda kalıyordu (kalıcı ostomi).
Günümüzde ameliyat öncesi radyoterapi başta olmak üzere cerrahi teknikler ve teknolojideki ilerlemeler sayesinde kalıcı ostomi gereken hasta sayısı çok azalmıştır. Ancak, bu kısmın tümörlerinde bağırsakların birleştirildiği yerde dikiş güvenliğini sağlamak için bu işlem geçici olarak gerekebilir. Çoğu hastayı özellikle başlangıçta çok rahatsız eden bu işleme geçici ostomi adı verilir. Hastanın dışkısı 6-8 hafta gibi geçici bir süre için buraya yapıştırılan küçük bir torbaya gelir. Belirtilen sürenin sonunda küçük bir ameliyatla ostomi kapatılarak normal pasaj sağlanır. Hasta bu ameliyat sonrası dışkısını her zamanki gibi makat yolu ile yapmaya devam eder.
Rektum kanseri hastalarında karaciğer metastazları oluşabilir ve bu hastaların bir bölümü planlı bir şekilde yapılan tedaviler ile ameliyata uygun hale gelebilir. Bu hastalar uygun şartlarda ameliyat edilerek hastalıksız hale gelebilirler.
Rektum kanseri hastalarında akciğer metastazları varsa karaciğer metastazlarına benzer tedavi prensipleri ile tedavi edilebilir.
Evet. Kanser tedavisi hastadan hastaya değişiklikler gösterir. Bazı hastalarda sadece endoskopik veya cerrahi tedavi yeterli oluyor iken bazı hastalarda tedavi süreci daha zor, uzun ve yorucudur.
Ancak insan bedeni mükemmel bir iyileşme ve uyum sağlama gücüne sahip olduğu için, tüm tedaviler bittikten bir süre sonra hastalığın ve tedavisinin getirdiği zihinsel ve fiziksel travma atlatılacak ve yeni duruma uyum sağlanacaktır.
Rektum kanseri oluşumunda birçok faktör rol oynayabilmektedir. Bu faktörler aşağıda anlatılmıştır:
1. Yaş ve cinsiyet:
Genç yaşlarda da görülebilmekle birlikte görülme sıklığı yaşla birlikte artar. Atmışlı yaşlardan itibaren daha sık görülür. Görülme sıklığı erkek ve kadınlarda benzerdir.
2. Genetik faktörler:
Babası, annesi, kardeşi veya yakın akrabalarında kalın bağırsak kanseri bulunan kişilerde hastalığın görülme sıklığı artmaktadır. Benzer şekilde FAP (ailesel polipozis koli) veya HNPCC (ailesel polipsiz kalın bağırsak kanseri) gibi kalın bağırsak kanserine ailesel yatkınlık bulunan hastalıklarda da risk belirgin olarak yüksektir.
3. Yaşanılan bölge:
Hastalığın görülme sıklığı ülkeden ülkeye değişmektedir. Amerika ve Batı Avrupa’da fazla görülürken, Hindistan ve Afrika’da oran daha düşüktür. Şehirde yaşayanların hastalığa yakalanma riski kırsal kesimlerde yaşayanlara göre daha fazladır.
4. Polipler:
Rektum kanseri gelişimi açısından en önemli risk faktörü hastanın bağırsağında polip bulunmasıdır. Polipler bağırsağın içine doğru büyüyen selim yapılardır. Uzun yıllar hastada hiçbir şikayete neden olmayabilirler. Birçok kalın bağırsak polipi zamanla kansere dönüşür.
5. Enflamatuvar bağırsak hastalıkları:
Ülseratif kolit ve Crohn hastalığı gibi bağırsağı etkileyen hastalıklarda yıllar geçtikçe kanser gelişme riski artmaktadır.
6. Başka organlara ait kanser bulunması:
Daha önce rahim, yumurtalık veya meme kanseri nedeniyle tedavi görenlerde rektum kanseri riski de artmaktadır.
7. Radyasyon:
Daha önce başka bir nedenle radyoterapi alanlarda hastalık daha sık görülmektedir.
8. Geçmişte idrar kesesi ameliyatı olanlar:
Mesane tümörü nedeniyle idrar kesesi çıkarılıp idrar kanalları kalın bağırsağa bağlanan kişilerde risk artmaktadır.
9. Yaşam şekli ve diğer faktörler:
Yaşam stili kanser riski üzerine etkilidir. Günlük fiziki aktivitenin kanserden koruyucu olduğu ileri sürülmüştür.
Şişmanlık, alkol ve sigara kullanımı birçok kanserde olduğu gibi riski artırmaktadır.
10. Beslenme ve Diyet:
Hayvansal yağ ve kırmızı etten zengin ya da liften fakir yüksek kalorili gıdalarla beslenenlerde rektum kanseri gelişme riski artmaktadır. Taze meyve ve sebzelerin bolca tüketilmesi ve C vitamini alımı korunmada olumlu etki yapabilir.
Beslenmenin hastalıkların gelişimine olan etkisi dünyanın her yerinde insanların ilgisini çekmektedir.
Amerika’da yaşayan insanların yaklaşık %30 ‘u kronik hastalıkları ve kanser oluşumunu engelleyeceği inancı ile her gün multivitamin hapları almaktadır. Ülkemizde de hemen her gün değişik gıdaların kanser önleyici etkileri ile ilgili yazılı ve görsel basında haberler yer almaktadır.
Ancak bunları destekleyen çalışmaların çok az olduğu unutulmamalıdır.
Rektum kanserlerinin laparoskopik ameliyat veya robotik ameliyat yöntemi ile tedavi edilebileceği son yıllardaki birçok çalışmada gösterilmiştir. Biz ekip olarak hastaya sağladığı avantajları nedeniyle mümkün olan her durumda kapalı ameliyatları tercih ediyoruz.
Rektum kanserlerinin tedavisindeki en önemli gelişmelerden biri de teknolojideki ilerlemeler sayesinde tüm bu ameliyatların laparoskopik cerrahi veya robotik cerrahi yöntemiyle yeterli onkolojik temizlik sağlanacak şekilde güvenli bir şekilde yapılabilmesidir.
Ameliyatta çıkartılan dokular patoloji ünitesi tarafından incelemeye tabi tutulur. Diğer tedavi seçeneklerinin gerekli olup olmadığına, çıkan patoloji sonucunun yanı sıra hastanın ve hastalığın özellikleri de göz önünde tutularak karar verilir.
Rektum kanseri nedeniyle tedavi gören hastaların bir kısmı çok uzun yıllar sorunsuz olarak yaşamaktadır.
Hastaların bir bölümünde ise hastalık ameliyatı takip eden ilk beş yıl içinde karaciğer, akciğer gibi uzak organlara sıçramakta veya tekrarlamaktadır. Bu farklılığın üç ana nedeni vardır.
Hastayla ilgili olanlar: hastanın yaşı, eşlik eden hastalık varlığı, genetik faktörler, vs.
Kanser ile ilgili olanlar: kanserin evresi, cinsi, kanserin yerleştiği bölge, vs.
Tedavi ile ilgili olanlar: yapılan tedavilerin kalitesi, tedaviye alınan yanıt
Biz bu üç gruptan ilk ikisindekileri etkileyemeyiz. Yani hastanın yaşını değiştiremeyiz, kanserin evresini veya cinsini de. Ama üçüncü gruptakiler, yani tedavi ile ilgili olanları etkileyebiliriz. Hastaya özel bir tedavi protokolü ile tedavi sıralamasını belirleyebiliriz, çok iyi bir ameliyat yapabiliriz. Bunlar da hastalığın seyrini tamamen değiştirebilir.
Karın içi boşluğunu saran ve iç organların üzerini kaplayan ince zarın adı peritondur. Kalın bağırsak kanserinin olası yayılma yolarından biri de peritondur (peritoneal karsinomatozis). Periton metastazı yapmış kalın bağırsak kanseri geçmişte tedavi edilemez bir hastalık olarak düşünülürken bugün bu yaklaşım en azından bir grup hasta için değişmiştir. Peritonda aşırı yayılmış hastalığı olan kalın bağırsak kanseri için uygun değildir. Seçilmiş hastalarda sistemik kemoterapinin yanısıra, sitoredüktif cerrahi (karın içindeki tüm kanserli dokuların çıkarılması) ve HİPEK (ameliyat sırasında karın boşluğunun ısıtılmış kemoterapi ilaçları ile yıkanması) ile umut verici sonuçlar alınabilir. Bu tedavini kararı ve uygulanması multidisipliner bir ekip tarafından yönetilmelidir.
Rektum kanseri ameliyatlarından sonra hastalığın karın içinde eski ameliyat bölgesinde sınırlı bir alanda tekrarlaması (nüks) önemli bir problemdir. Lokal nüks oluşumu uygulanan cerrahi teknik ve tümörün özellikleriyle ilişkili olabilir. Lokal nükste en iyi tedavi ameliyatla hastalığın tekrarladığı alanın tamamen çıkarılmasıdır. Lokal nüks olan hastaların bazılarında ameliyat öncesi veya ameliyat esnasında radyoterapi kullanılabilir. Cerrahiye uygun olmayan hastalarda stent, endoskopik lazer ve radyoterapi gibi diğer tedavi yöntemlerinden yararlanılabilir.
Rektum kanserlerinde geçmişte önce ameliyat yapılır, daha sonra gerekiyor ise radyoterapi ve kemoterapi gibi ek tedaviler yapılırdı. Günümüzde ise bu tedaviler gereken hastaların önemli bir kısmında ameliyattan önce yapılmaktadır.
Radyoterapi ve kemoterapi uygulaması ardından belli bir süre (çoğunlukla 2-3 ay) beklendikten sonra bu hastaların yaklaşık altıda birinde yapılan muayene, kolonoskopi ve radyolojik incelemelerde kanserin saptanamadığı (klinik tam yanıt) ve bu hastalar ameliyat edildiğinde kanserin patolog tarafından da bulunamaması (patolojik tam yanıt) yeni keşfedilen bir şey değildir. Yani başlangıçta var olan kanserin bu tedavilerin etkisi ile yok olduğu uzun bir süreden beri bilinmektedir. Benzer bir durum mide ve yemek borusu kanseri için bu tedavileri alan hastaların bir bölümü için de söz konusudur.
Bu bulgular tıp camiasında birbiriyle ilişkili iki sorunun sorgulanmasına neden olmuştur. Bunlardan birincisi “Acaba rektum kanseri için bu tedavilerin şeklini ve bekleme süresini değiştirerek klinik tam yanıt oranı artırılabilir mi?” ve ikincisi de “Bekleme süresi içinde kanseri yok olan (tam yanıt alınan) hastalar acaba ameliyat edilmeksizin izlenebilir mi?” sorusudur. Bu konular henüz araştırma aşamasında olup bu iki sorunun cevabı şu an için henüz bilinmemektedir. Bu konuyu gündeme getirenler dahil dünyadaki rektum kanserlerinin tedavisi ile ilgili ciddi deneyimi olan tüm merkezler şunu vurgulamaktır“. Rektum kanseri nedeni ile ameliyat öncesi radyoterapi ve kemoterapi alan hastalarda standart tedavi tümörün kaybolup kaybolmamasına bakılmaksızın cerrahidir. Tam yanıt alınan hastaların ameliyatsız izlenmesi deneysel bir tedavi olup, bu konuda tüm olası riskler konusunda bilgilendirilip bu tedavinin kendisinde denenmesi konusunda gönüllü olan hastalar dışında yapılmamalıdır“.
Hemoroidal hastalık kansere dönüşmez. Ne yazık ki, makattan kan gelmesi yakınması olan hastaların önemli bir kısmı problemin basur (hemoroidal hastalık) olduğunu düşünür. Oysa, makattan kan gelen hastaların bir bölümünde neden rektum kanseridir. Bu nedenle kanama yakınması olan bir hastada muayenede basur saptanmış olsa bile aynı zamanda rektum veya kalın bağırsak kanseri de olabileceği mutlaka göz önünde tutulmalıdır. Bu nedenle 45 yaş üstü hastalarda klinik şüphe olmasa bile basur tedavisine başlamadan önce kolorektal kanser araştırması yapılmalıdır.