Adres: Darüşşafaka Büyükdere Caddesi No:40, 34457 Sarıyer/İstanbul
Telefon: (0532) 486 66 78
Adres: Altunizade, Yurtcan Sokağı No:1, 34662 Üsküdar/İstanbul
Telefon: (0532) 486 66 78
Mide Kanseri Tedavisi
Mide kanseri, sindirim sisteminin en sık görülen kanserlerinden biridir. Son yıllarda medikal ve cerrahi tedavilerdeki gelişmelerin yanı sıra hastaya özel yapılan tedavi planlamaları sonuçları belirgin derecede iyileştirmiştir.
Yaklaşık 30 yıl öncesine kadar mide kanseri dünyada en sık rastlanılan kanserlerden biriydi.
Son zamanlarda sıklığı azalsa da halen meme, akciğer ve kalın bağırsak kanserlerinden sonra en sık rastlanan 4. kanserdir. Dünyada her yıl yaklaşık bir milyon kişiye mide kanseri tanısı konmaktadır.
Mide kanseri genç yaşlarda da görülebilmekle birlikte görülme sıklığı yaşla birlikte artar.
Kişinin yaşadığı bölge, yeme alışkanlığı, yaşam sekli, sigara kullanımı, geçmişte mide ameliyatı olmak, bazı kan hastalıkları, bazı gastrit tipleri, ailede kanser bulunması gibi bazı genetik faktörler mide kanseri oluşma riskini artırır.
- Mide Kanserinin Belirtileri Nelerdir?
- Mide kanserinin en önemli belirtileri nelerdir? İnceleyin.
- Mide Kanseri Nasıl Teşhis Edilir?
- Mide kanseri tanısı nasıl konur? Bilgi edinin.
- Mide Kanserinin Evreleri Nelerdir?
- Mide kanserinin tüm evreleriyle ilgili detaylı bilgi edinin.
- Mide Kanseri Ameliyatı Nasıl Yapılır?
- Mide kanserinin ameliyatı ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi edinin.
Mide Kanserinin Belirtileri Nelerdir?
Mide kanseri erken dönemde çoğunlukla şikayete neden olmadığı için hastaların doktora gitmesi gecikmektedir. Düzenli kontroller erken tanı için önemlidir.
Mide kanseri erken dönemde genellikle bir şikayete ve belirtiye neden olmaz. Bazı hastaların belli belirsiz sindirim sistemi yakınmaları olabilir.
Mide kanserinin en sık rastlanılan belirtileri:
- Mide bölgesinde ağrı,
- Yemekten sonra rahatsızlık ve midede dolgunluk hissi,
- Bulantı, kusma,
- Ağızdan veya makattan kan gelmesi,
- Gıdaların yutulmasında zorluk,
- Dışkıda kan bulunması,
- Kilo kaybı,
- İştahsızlık,
- Erken doyma
Mide Kanseri Nasıl Teşhis Edilir?
Mide kanseri teşhisinde en önemli ve alternatifi olmayan yöntem mide endoskopisidir.
Mide kanserinden şüphelenilen hastalarda en uygun yöntem gastroskopidir. Ucunda kamera olan bir boruyla mideye girilerek midenin her yeri kolayca görülebilir, şüpheli bir yer varsa biyopsi alınabilir. Yine bu işlem sırasında tümörün midedeki yayılım derecesi değerlendirilmek istenirse endoskopik ultrasonografi yapılabilir.
Tomografi, MR ve PET gibi tetkikler mide kanseri tanısı koymak için kullanılmaz. Tanı konulan hastalarda tedavi öncesinde tümörün yayılım derecesini görmek amacıyla kullanılır.
Mide Kanserinin Evreleri Nelerdir?
Mide Kanserinde hastalığın hangi evrede olduğunu netleştirebilmek için evreleme adı verilen değerlendirme için endoskopik ultrasonografi, tomografi, MR ve PET gibi tetkikler kullanılır.
Hastalığın yayılım derecesine göre tedavi şekli değiştiği için öncelikle hastalığı evrelemek gerekir. Kanserin hangi evrede olduğunu belirlemek yani mide duvarını ne düzeyde istila ettiğini, lenf bezlerine veya uzak organlara yayılıp yayılmadığını saptamak uygun tedavi şemasını belirlemek açısından çok önemlidir. Evreleme için endoskopik ultrasonografi, tomografi, MR ve PET gibi tetkikler kullanılır.
Mide kanserinin evreleri nelerdir?
Mide kanserinde çok erken evre tümörler ameliyat gerekmeden endoskopik olarak tedavi edilebilir.
Evre 1:
Endoskopik tedavi yöntemleri dışında 1. Evre – 3. Evre hastalıkta ana tedavi yöntemi cerrahidir. Cerrahi tedavinin ana prensibi kanserin yayılma olasılığı olan tüm lenf bezleri ile çıkarılmasıdır. Bunun için midenin bir kısmı veya tamamı çıkarılır.
Evre 2 ve Evre 3:
Günümüzde 2. Evre ve 3. Evre mide kanseri hastalıklarında birçok hastada önce kemoterapi uygulanmakta ameliyat daha sonra yapılmaktadır. Bu hastalarda ameliyat sonrası patoloji raporuna göre bazı hastalarda kemoterapi ve radyoterapi gibi ek tedaviler gerekebilir.
Evre 4:
Mide kanseri akciğer, karaciğer gibi uzak organlara da sıçramış ise yani 4. Evre mide kanserinde bu hastaların ana tedavisi kemoterapidir. Mide kanseri nedeniyle tedavi edilen hastaların bir kısmı çok uzun yıllar sorunsuz olarak yaşamaktadır.
Tedavi sonuçlarını etkileyen birçok faktör vardır. Bu faktörlerin en önemlileri hastalığın evresi ve yapılan tedavilerin kalitesidir. Deneyimli merkezlerde kapalı yöntemlerin hastaya sağladığı avantajlar göz önünde tutularak ameliyat laparoskopik veya robotik ameliyat ile yapılabilir.
Mide Kanseri Ameliyatı Nasıl Yapılır?
Cerrahi tedavinin kalitesi hastanın sağkalımı üzerine doğrudan etkilidir.
Mide kanserinde cerrahi tedavinin ana prensibi kanserle tutulu tüm dokuların, kanserin kaynaklandığı organın bölgesel lenf bezleriyle birlikte çıkarılmasıdır. Bunun için midenin bir kısmı veya tamamı kanserin yayılma olasılığı olan tüm lenf bezleri ile birlikte çıkarılır. Bu işleme D2 lenfadenektomi adı verilir.
Geçmişte mide kanseri hastaları çoğunlukla ileri evrelerde tespit ediliyordu. Ayrıca radyolojik yöntemler çok yeterli olmadığı için çoğu hastada hastalığın ulaştığı evre ancak ameliyat sırasında saptanabiliyordu. Bu hastalarda ileri evrede etkili bir ameliyatın yapılamamasının yanı sıra yine bu hastalar için sınırlı kemoterapi seçeneğinin olması nedeniyle birçok hasta kısa sürede maalesef kaybediliyordu.
Bugün ise çoğu hastada ameliyat öncesinde hastalığın evresi doğru tespit edilebilmekte, hastaya özel daha uygun tedavi yöntemleri seçilebilmektedir.
Mide kanseri ameliyatı kapalı yöntemle yapılabilir mi?
Evet, mide kanseri ameliyatları deneyimli merkezlerde kapalı olarak yani laparoskopik cerrahi veya robotik cerrahi ile yapılabilir. Biz ekip olarak hastaya sağladığı avantajları nedeniyle, mümkün olan her durumda kapalı ameliyatları tercih ediyoruz.
SORULAR – CEVAPLAR
Mide kanserinin erken dönemde saptanması tedavi başarısı açısından çok önemlidir. Ancak bu kanser tipi erken dönemde çoğunlukla şikayete neden olmadığı için hastaların doktora gitmesi gecikmektedir. Bu nedenle Japonya gibi bu kanserin sık rastlandığı ülkelerde endoskopi rutin inceleme olmuştur. Sonuç olarak, bu ülkede birçok mide kanserleri hastasına erken dönemde tanı konulmakta ve bu da hastalığın tedavisini kolaylaştırmaktadır. Ancak, ülkemiz ve birçok Batı ülkesinde buna benzer bir tarama rutin olarak önerilmemektedir.
Cerrahi tedavi sonrasındaki iyileşme süreci oldukça değişkendir çünkü burada birçok faktör devreye girer. Hastanın genel sağlık durumu ve yandaş hastalıkları, ameliyat öncesindeki beslenme durumu, ameliyat öncesinde alınan kemoterapi, kanserin evresi, yapılan ameliyatın tipi, ameliyatın hangi yöntemle yapıldığı (açık veya kapalı cerrahi), ameliyata bağlı herhangi bir sorunun ortaya çıkıp çıkmadığı, vs. gibi birçok faktör hastanın iyileşme sürecini belirgin ölçüde etkiler.
Ameliyata bağlı ciddi bir sorunla karşılaşılmayan hastalar genellikle 5-7 gün içinde taburcu olurlar.
Hastalar taburculuk sonrasında genellikle kendi ihtiyaçlarını (yemek, tuvalet, banyo gibi) karşılar halde olurlar. Kapalı ameliyatlardan sonra hastaların büyük bir kısmı üç hafta içinde eski hayatlarına büyük ölçüde dönmüş olurlar.
Mide kanseri tedavisi özellikli bir cerrahi gerektirir. Deneyimli ve donanımlı merkezlerde oldukça düşük bir risk ile uygulanabilir. Deneyimli bir cerrahi ekibin bulunması yeterli değildir, aynı zamanda deneyimli anestezi ve yoğun bakım, girişimsel endoskopi ve girişimsel radyoloji ekiplerinin de olması gerekir. Böyle merkezlerde hem ameliyata bağlı sorun çıkma olasılığı azdır hem de ortaya çıkan sorunlarla başarılı bir şekilde mücadele edilebilme şansı fazladır.
Mide kanserinde tedavi şekli hastalığın evresine göre değişir. Bu nedenle her hastada evreleme yapılır. Evreyi saptamak için, BT (bilgisayarlı tomografi), MR (manyetik rezonans görüntüleme), EUS (endoskopik ultrasonografi), PET (pozitron emisyon tomografisi) gibi tetkiklerden yararlanılabilinir.
Tedavi şekli belirlenirken hastalığın evresi kadar önemli olan diğer bir unsur da hastanın genel sağlık durumudur (yandaş hastalıkları, kondisyon, vs.).
Günümüzde geçmişe oranla çok azalmış olmakla birlikte halen bazı insanlarda kanserli hastanın ameliyat edilmesinin iyi bir şey olmadığı, kansere bıçak değmesinin hastalığı kötüleştireceği inancı vardır. Bu tamamıyla yanlış bir düşünce olup ülkemizde bazı hastaların tedavisinin gecikmesine neden olmaktadır.
Mide kanseri tedavisi bir bütündür ve hastalığın evresine göre bazen farklı yöntemlerini birbirini tamamlar nitelikte kullanmak gerekebilir. Erken evrede (evre 1) cerrahi tedavi tek başına yeterli iken, bu evreden sonraki evrelerde cerrahi, kemoterapi, radyoterapi gibi farklı yöntemleri birbirini destekler şekilde kullanmak gerekir.
Bu sorular hekimler için kanserli bir hastada yanıtlanması en zor sorulardan biridir. Bunun nedeni sorunun yanıtının bilinememesi çünkü hastanın kanserden kurtulmasının hastalığın evresi, hastanın immun durumu, yapılan tedavilerin onkolojik kalitesi gibi birçok faktöre bağlı olmasıdır.
Mide kanseri teşhisi konan bir hastada yanıtlanması en zor sorulardan biridir. Bunun nedeni sorunun yanıtının bilinememesidir. Çünkü hastanın kanserden kurtulmasının hastalığın evresi, hastanın bağışıklık durumu ve yapılan tedavilerin onkolojik cerrahi kalitesi gibi birçok faktöre bağlı olmasıdır.
Çok erken evrede olup endoskopik olarak tedavi edilebilen hastalar dışında, kalıcı şifa elde edebilmenin tek yolu ameliyattır. Dolayısıyla, bu tip bir cerrahi tedavi almayan hastaların tam tedavisi mümkün değildir. Cerrahi dışı tedavi seçenekleri hastanın yaşam süresine ve kalitesine belirgin katkı sağlayabilir ancak bu katkı uzun soluklu ve kalıcı olmaz.
Evet. Bu kanserin tedavisi hastadan hastaya değişiklikler gösterir. Bazı hastalarda sadece endoskopik veya cerrahi tedavi yeterli oluyor iken bazı hastalarda tedavi süreci daha zor, uzun ve yorucudur. Ancak insan bedeni mükemmel bir iyileşme ve uyum sağlama gücüne sahip olduğu için, tüm tedaviler bittikten bir süre sonra hastalığın ve tedavisinin getirdiği zihinsel ve fiziksel travma atlatılacak ve yeni duruma uyum sağlanacaktır.
Bu kanserin oluşumunda birçok faktör rol oynayabilmektedir. Bu faktörlerin varlığında mide kanseri daha sık görülür. Bu faktörler aşağıda anlatılmıştır:
1. Yaş ve cinsiyet:
Genç yaşlarda da görülebilmekle birlikte görülme sıklığı yaşla birlikte artar. En sık 50-70 yaşlarında görülmekte olup, erkeklerde kadınlardan iki kat daha sıktır.
2. Genetik faktörler:
Mide kanseri olan bir kişinin anne, baba, kardeşler gibi yakın aile bireylerinde mide kanseri oluşma riski ailesinde mide kanseri olmayan kişilere göre daha fazladır.
Yine kalın bağırsağı tutan bazı hastalıklarda (ailesel adenomatöz polipozis ve ailesel nonpolipozis kolorektal kanser) mide kanseri görülme olasılığı daha yüksektir.
3. Yaşanılan bölge:
Görülme sıklığı dünya üzerinde bölgeden bölgeye değişiklik gösterir. Yüksek riskli ve düşük riskli toplumlar arasında 10 kat fark vardır. Günümüzde mide kanseri en sık Japonya ve Kore’de görülmektedir.
4. Helikobakter pilori enfeksiyonu:
Helikobakter pilori (HP), midede sıklıkla rastlanan bir bakteri cinsidir. Gastrit oluşumunda sorumlu bir bakteri olarak görülen HP’nin mide kanserli hastalarda daha fazla rastlandığı bilinmektedir. Ancak, buradan midesinde HP saptanan her insanda mide kanseri oluşacağı sonucu çıkarılmamalıdır. Çünkü HP’nin sık olduğu bazı toplumlarda mide kanseri oranı düşüktür. Bu nedenle HP’nin yanı sıra diğer risk faktörleri de son derece önemlidir.
5. Beslenme:
Diyetsel faktörler dünyanın her yerinde insanların ilgisini çekmektedir. Mesela, Amerika’da insanların yaklaşık %30‘u kronik hastalıkları ve kanser oluşumunu engelleyeceği inancı ile her gün multivitamin hapları almaktadır.
Ülkemizde de hemen her gün değişik gıdaların kanser önleyici etkileri ile ilgili yazılı ve görsel basında haberler yer almaktadır. Ancak bunları destekleyen çalışmaların çok az olduğu unutulmamalıdır. Dünya Sağlık Örgütü gelişmiş ülkelerdeki kanserlerin % 30’unun beslenme ile ilişkili olduğunu bildirmektedir. Japonya gibi insanların tuzlanmış ve tütsülenmiş gıdaları yoğun olarak tükettikleri coğrafyalarda mide kanserine daha sık rastlanmaktadır. Ülkemizde yaygın olarak tüketilen mangalda pişirilmiş etin de bir risk faktörü olabileceği sanılmaktadır. Bu durum etin tuzlanması ve pişirirken yanması ile ilişkili olabilir. Benzer şekilde fazla miktarda işlenmiş et veya yağda kızartılmış, soslu ve baharatlı yiyecek tüketmek ya da aflatoksin ile kontamine olmuş yiyecek tüketmek (bayat ekmekteki küfler gibi) riski artırmaktadır.
6. Fazla tuz tüketimi:
Fazla tuz alımı mide kanseri riskini artırır. Muhtemelen buzdolabı kullanımının artması ile mide kanserinin daha az görülmesi, yiyecekleri tuzlamaya olan ihtiyacın azalması ile ilişkilidir.
7. Geçmişte mide ameliyatı olmak:
Geçmişte mide ameliyatı olanlarda, özellikle de mide ülseri için midesinin bir kısmı çıkarılanlar, mide kanseri gelişme riski yıllar içinde artar. Bu nedenle yakınmasız olsalar dahi mide ameliyatı geçiren hastalara belli aralıklarla kontrol amaçlı gastroskopi yapılmalıdır.
8. Mide ülseri veya gastrit kanser:
Mide ülseri kanserleşmez. Ancak mide ülserleri tanı aşamasında kanser ile karışabilir. Yani, mide kanseri olan hastaların yaklaşık %10’una başlangıçta yanlışlıkla mide ülseri tanısı konulabilmektedir. Bu durum tedavide gecikmeye yol açmaktadır. B12 vitamininin emilememesi sonucu oluşan kansızlık türüne pernisiyöz anemi denilir. Mide kanseri gelişme riski hem pernisiyöz anemili hem de atrofik gastritli hastalarda daha yüksektir.
9. Yaşam şekli ve diğer faktörler:
Yaşam stili ve beslenmedeki değişiklikler kanser riski üzerine etkilidir. Günlük fiziksel aktivitenin kanserden koruyucu olduğu ileri sürülmüştür. Şişmanlık ve sigara kullanımı birçok kanserde olduğu gibi mide kanseri için de risk faktörüdür. Alkol kullanımının mide kanseri riskini artırdığı ileri sürülmüş ise de bu düşünce başka çalışmalar ile desteklenememiştir. Bazı iş kollarında çalışanlar daha fazla risk altındadır (odun dumanına ya da asbest dumanına maruz kalanlar, metal işçileri, madenciler ve plastik işçileri gibi). Daha önceden gerçekleştirilmiş ışın tedavisi (radyoterapi) ve Ebstein–Barr virüs enfeksiyonunun da mide kanseri gelişimine etkisi olduğu bildirilmiştir. Yine kan grubu A olan insanlarda bu kanser tipi daha sık görülür.
1. Taze meyve, sebze, vitamin C:
Nasıl tuzlanmış, tütsülenmiş yiyeceklerin fazla tüketilmesi mide kanserine yakalanma olasılığını artırıyorsa tersine çiğ sebze ve meyvelerin bolca tüketilmesi, C vitamini alımı ve antioksidan maddeler bu kanserden korunmada olumlu etki yapabilmektedir. Lahana, havuç, sarımsak, brokoli ve domates gibi çiğ sebzelerin fazla tüketiminin bu kanser tipine karşı koruyucu olduğu ileri sürülmüş ancak kanıtlanamamıştır.
2. Yeşil çay, siyah çay, kahve:
Yeşil çay, çay ve kahvenin içindeki bazı maddelerin mide kanseri için koruyucu olduğu ileri sürülmüş ancak kanıtlanamamıştır.
3. Aspirin ve steroid dışı antienflamatuar ilaçlar:
Bu tip ilaçların mide kanserinden koruyucu bir etkisi olabilir.
Evet. Mide kanserinde kanserin midedeki yerine göre midenin tamamı veya büyük bir bölümü çıkarılabilir. Her iki durumda da hasta çok da sıkı olmayan bazı beslenme kurallarına uyarak normal yaşantısını sürdürebilir.
Evet, mide kanseri ameliyatları deneyimli merkezlerde kapalı olarak robotik cerrahi ile yapılabilir. Biz ekip olarak hastaya sağladığı avantajları nedeniyle, mümkün olan her durumda kapalı ameliyatları tercih ediyoruz.
Laparoskopik veya robotik mide kanseri ameliyatı bu alandaki en yeni ve en etkili yöntemlerden biridir.
Evet, mide kanseri ameliyatları deneyimli merkezlerde kapalı olarak laparoskopik cerrahi ile yapılabilir. Biz ekip olarak hastaya sağladığı avantajları nedeniyle, mümkün olan her durumda kapalı ameliyatları tercih ediyoruz.
Laparoskopik veya robotik mide kanseri ameliyatı bu alandaki en yeni ve en etkili yöntemlerden biridir.
Ameliyatta çıkartılan dokular patoloji ünitesi tarafından incelemeye tabi tutulur. Diğer tedavi seçeneklerinin gerekli olup olmadığına, çıkan patoloji sonucunun yanı sıra hastanın ve hastalığın özellikleri de göz önünde tutularak karar verilir.
Mide kanseri nedeniyle ameliyat edilen hastaların bir kısmı çok uzun yıllar sorunsuz olarak yaşamaktadır.
Hastaların bir bölümünde ise hastalık ameliyatı takip eden ilk beş yıl içinde karaciğer, akciğer gibi uzak organlara sıçramakta veya karın içinde tekrarlamaktadır. Bu farklılığın üç ana nedeni vardır.
Hastayla ilgili olanlar: hastanın yaşı, eşlik eden hastalık varlığı, genetik faktörler, vs.
Kanser ile ilgili olanlar: kanserin evresi, cinsi, midede yerleştiği bölge, vs.
Tedavi ile ilgili olanlar: yapılan tedavilerin kalitesi
Biz bu üç gruptan ilk ikisindekileri etkileyemeyiz. Yani hastanın yaşını değiştiremeyiz, kanserin evresini veya cinsini de. Ama üçüncü gruptakiler, yani tedavi ile ilgili olanları etkileyebiliriz. Hastaya özel bir tedavi protokolü ile tedavi sıralamasını belirleyebiliriz, çok iyi bir ameliyat yapabiliriz. Bunlar da hastalığın seyrini tamamen değiştirebilir.